In English

24 Ekim 2016 Pazartesi

Ekonomik Kalkınmada Beşeri Sermayenin Rolü ve Türkiye - Makale Özeti

Söz konusu makalenin analiz esaslı özeti çıkarılırken yazarın kullandığı plana sadık kalınmıştır. Makalenin palanı aşağıdaki gibidir.

1.      Giriş
2.      Beşeri Sermaye Kavramı ve Beşeri Kalkınma Endeksi
A.    Beşeri Sermayenin Tanımı
B.     Beşeri Kalkınma Endeksi
C.     Sosyal Sermaye
3.      Dünyada Beşeri Sermayenin Gelişimi
4.      Türkiye’de Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma
A.    Türkiye’de Ekonomik Kalkınma Sorunu
B.     Türkiye’de Beşeri Sermayenin Durumu ve Uluslararası Karşılaştırması
5.      Teoride ve Uygulamada Beşeri Sermaye – Ekonomik Kalkınma İlişkisi
A.    Teoride Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi
B.     Uygulamada Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi: Ampirik Bulgular
C.     Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi Üzerine Ampirik Bir Çalışma
6.      Sonuç ve Değerlendirme


1.      Giriş
Günümüze kadar yapılan ekonomik kalkınma ile ilgili pek çok tahmin tutmamıştır. Malthus’un nüfus artışıyla ilgili kurduğu büyüme modeli geçersizliği ilan etmiştir. Öte yandan teknolojik gelişmeleri dışsal bir etmen olarak gören Klasik büyüme teorileri de günümüz şartlarına uyum sağlayamamaktadır. Fakat İçsel Büyüme Teorileri teknolojik gelişmeyi modele dâhil edip önemine vurgu yapmaktadırlar. Günümüzün modern ekonomik büyüme çalışmaları uzun dönemli sürdürülebilir kalkınmanın beşeri sermayeyi arttırmakla mümkün olduğunu göstermektedirler. İçsel büyüme teoriler beşeri sermayeyi teknolojiyi geliştiren bir güç olarak kabul edip değişkenler arasına almaktadırlar. Bu çalışmalar Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin beşeri sermaye konusuna ne kadar dikkat etmeleri gerektiğini ortaya koymaktadırlar. Günümüzün demokratikleşen dünyasında devletler vatandaşlarının refahını arttırma yarışı içindedirler. Bu ekonomik seviyenin yükselmesiyle mümkündür. Geleneksel büyüme teorilerinde ise ekonomik seviyenin yükselmesi tasarrufların artmasına, fiziki yatırımların artmasına, nüfusun gelişmesine ve sermaye stoğunun yükselmesine bağlıdır. Günümüz büyüme teorilerinin farkı ise teknolojinin modellere önemli bir değişken olarak dâhil edilmesi olmuştur. Teknolojinin üretim süreçlerinde kullanılmasıyla verimlilik artışına yol açmıştır. Teknolojinin varlığı ve gelişimi ise beşeri sermayeyle doğrudan ilişkilidir. Beşeri sermaye seviyesi yüksek ülkelerde teknoloji çok daha kolay gelişir ve üretim sürecine uygulanır. Tam tersi beşeri sermaye seviyesi düşük bir ülkede ise teknoloji daha zor benimsenir ve teknolojik yeniliğe neden olacak gelişmeler yaşanması daha zordur. Fiziki sermayenin ekonomik büyümeyi az etkilediği söylenemez. Bununla birlikte teknolojinin gelişmesi ortamın güvenliğine, girişimci sınıfın varlığına bağlıdır. Koşullar ne kadar elverişli ise uzun dönemli sürdürülebilir kalkınma o kadar için gereken beşeri sermaye de o kadar hızlı gelişecektir. Bu çalışmada beşeri sermaye kavramı, beşeri sermaye ile ekonomik kalkınma ilişkisi, Türkiye’nin kalkına problemi ve beşeri sermaye açısından dünyada nerede olduğu incelenmektedir.
2.      Beşeri Sermaye Kavramı ve Beşeri Kalkınma Endeksi
A.    Beşeri Sermayenin Tanımı
Beşeri sermaye kavramının üzerinde anlaşılan ortak bir tanımı bulunmamaktadır. Ancak en genel ifadeyle toplumdaki bireylerin üretim süreciyle alakalı bilgilerinin, becerilerinin, tecrübelerinin yeteneklerinin, işe duydukları bağlılıklarının ulaştığı seviyeye beşeri sermaye denmektedir. Husz ise beşeri sermayeyi hane halkının üretimde kullanabileceği zamanı, tecrübesi, bilgisi ve becerisi şeklinde tanımlıyor. Schultz beşeri sermaye yatırımlarını öğrenci sayısı ile öğrenci başına düşen eğitim harcaması miktarını çarparak buluyor. Beşeri sermaye tanımlardan da anlaşılacağı üzere fiziki sermayeden farklılıklar göstermektedir. Beşeri sermayeye yapılan yatırımlar sosyal yönü daha güçlü olan yatırımlardır. Ayrıca beşeri sermaye fiziki sermaye gibi stoklanamadığından kullanılmadığı her an geri dönüşü olmayan bir israftır. Klasik iktisatçılar sanayi, devrimiyle birlikte emeği diğer üretim faktörlerinden pek farklı görmemişler, kara katkısı oluğu sürece önemli aksi halde önemsiz bir olgu olarak değerlendirmişleridir. Fakat çok önceden beri insanın kalkınma için değil kalkınmanın insan için olduğu hep tartışılmıştır.
B.     Beşeri Kalkınma Endeksi
Ülkelerin kalkınmışlık seviyelerinin sayısal değerlerle ölçülebilmesi için Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafında Beşeri Kalkınma Endeksi geliştirilmiştir. Beşeri Sermaye Endeksi hem ekonomik hem sosyal göstergelerle oluşturulmuş bir parametredir. Beşeri Kalkınma Endeksi ülkelerin kalkınmışlık seviyeleri mukayese etmede GSMH’ye bir alternatif olmuştur. Hükümetlere uygulayacakları politikalar hakkında fikirler veren Beşeri Kalkınma Endeksi farklı ülkelerin karşılaştırılması bakımından kolaylık sağlamaktadır. Beşeri Kalkınma Endeksi oluşturulurken üç farklı gösterge kullanılmaktadır. Bunlardan ilki beklenen ortalama yaşam süresidir. Diğeri ise yetişkin okur yazarlık oranı ve okullaşma oranını içeren eğitim durumudur. Son olarak ise Satın Alma Gücü Paritesine göre hesaplanan kişi başı milli gelire karşılık gelen hayat standartı ölçütü kullanılmaktadır. Ülkeler Beşeri Kalkınma Endekslerine göre üç sınıfa ayrılırlar: 0,80 ve yukarısı ortalamaya sahip yüksek beşeri kalkınma grubu, 0,50-0,799 arası orta beşeri kalkınma grubu ve son olarak 0,50 altı beşeri kalkınma endeksine sahip düşük beşeri kalkınma grubu. Beşeri Kalkınma Raporu BM tarafından 1990 yılından beri yayınlanmaktadır.
C.     Sosyal Sermaye
Sosyal yönü ağır basan bir kavram olan sosyal sermaye çok boyutlu bir kavramdır. Sosyal sermaye kavramına insanların birbirleriyle iş yapabilme kültürü, insanların birbirleri ve kurumlar arası oluşturduğu güven hissi dâhildir. Bu kavram toplumun üretkenliğini arttıran itici bir güçtür. Sosyal sermaye bir kişi ya da grubun şahsi malı olmayıp ilişkiler ile ortaya çıkar. Sosyal sermayenin kaynağı insanlar arasındaki ilişki becerisidir. Bir ülkede beşeri sermayenin doğru kullanılması sosyal sermayenin varlığını gerekli kılmaktadır. Bu iki kavram arasında pozitif bir ilişki vardır. Sosyal sermayenin gelişmesi insanlar ve kurumların birbirleriyle oluşturdukları güven duygusu önemli rol oynamaktadır. İletişimin çok önemli bir yer kapladığı sosyal sermaye empati ve tartışma kültürünün var olduğu ortamlarda gelişebilmektedir. Eğitimli, dünyanın farkında olan, haklarını bilen bireylerin bulunduğu ortamlarda sosyal sermaye daha hızlı bir gelişim sürecine sahip olabilmektedir. Üretim faktörleri artık teknolojinin de dâhil olduğu şekilde revize edilmektedir. Beşeri ve sosyal sermaye kavramları üretim faktörlerine dâhil olmakta ve modern çalışmalar bu iki kavrama ekonomik büyüme konularında daha çok önem vermektedir.
3.      Dünyada Beşeri Sermaye Gelişimi
Ekonomik kalkınma ile beşer sermaye artışı birbirine paralellik gösteren iki olgudur. Yıllar içinde oluşturulan veriler sayesin bu iki olgu arasındaki ilişki günümüzde daha iyi gözlemlenebilmektedir. İstatistiklere bakıldığı zaman yüksek beşeri kalkınma grubunun 1960-1970 yılları arasında yakaladığı büyüme hızlarını günümüze kadar yakalayamamış olduklarını görüyoruz. Orta beşeri kalkınma grubu ise 1990-2007 yılları arasında yakaladığı %4,8 büyüme oranı ile dikkat çekmektedir. Düşük beşeri kalkınma grubu ise sıfıra yakın büyüme oranlarına sahip görünmektedir. Çin’e özel olarak bakmak gerekirse 1970’ten sonra gösterdiği başarılı büyüme performansı göze çarpmaktadır. Bölgesel olarak bakıldığında büyüme performansı olarak 1990-2007 yılları arasında Doğu Asya %5,8’lik oranla başı çekmektedir. Aşağı Sahra ülkeleri sıfıra yakın büyüme oranına sahiptirler. Güney Asya ise %3,4 oranında bir büyüme performansı göstermiştirler. Dünya geneline bakıldığı zaman ise kişi başına reel büyüme oranları 1960 yılından beri düşüş trendinde gözükmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin beşeri sermaye açısından gösterdikleri en büyük zafiyet alanı eğitimdir. Bilgiyi üretme, kullanma süreçlerinde yetersizlik yaşayan bu ülkeler için eğitim çok büyük önem arz etmektedir.
4.      Türkiye’de Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma
A.    Türkiye’de Ekonomik Kalkınma Sorunu
Ekonomik kalkınma nicel olduğu kadar nitel bazı değişiklikler de içerir. Örneğin üretim yapısının tarımdan sanayiye kayması nitel bir değişikliktir. Modern dünyada ortalama beklenen ömür, okur-yazarlık oranı, eğitim dizeyi gibi göstergeler kalkınmanın yeni parametreleri olarak görülmektedir. Türkiye kurulduğu ilk yıllarda devlet eliyle kalkınmayı denemiş, daha sonra 1950-1960 dönemde özel girişim desteklenmiştir. 1980 dönemi sonrası ise tamamen özel teşebbüsün önü açılmıştır. Bütün bu çalışmalara rağmen arzuladığı büyüme performansına ulaşamamıştır. Zira 1060’larda aynı seviyede olunan Japonya, Kore gibi ülkeler Türkiye’nin ilerisine ulaşmayı başarmışlardır. Türkiye’nin ekonomik kalkınma konusundaki en büyük eksiği eğitimdir. Eğitimin ve beşeri sermayenin ekonomik büyümeye faydasının ne denli büyük olduğu defalarca kanıtlanmasına rağmen Türkiye’de bu konulara verilen önem artmamaktadır. Katma değer yaratan bir üretim sistemine geçiş beşeri sermaye ile olmak zorundadır. Kişi başı gelir kıstasında kendisiyle yakın olan ülkelerle kıyaslandığında dahi eğitim Türkiye için önemli bir zayıflık olarak öne çıkmaktadır.
B.     Türkiye’de Beşeri Sermayenin Durumu ve Uluslararası Bir Karşılaştırma
Birleşmiş Milletlerin Beşeri Kalkınma Raporu yıllar içinde incelendiğinde Türkiye’nin başarılı bir performans izlediğini söylemek mümkün değildir. Zira 1991 yılında 71. sırada yer alan Türkiye 2007 yılında 79. sıradadır. Fakat beşeri kalkınma endeksi tedricen yükseliş eğilimindendir.



5.      Teoride ve Uygulamada Beşeri Sermaye – Ekonomik Kalkınma İlişkisi
A.    Teoride Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi
Büyüme ve kalkınma teorileri üretimdeki artışın nasıl gerçekleştiğini açıklamaya çalışmaktadırlar. Büyümenin kaynaklarının neler olduğunu açıklamaya çalışan çalışmalar, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki büyüme farklılıklarının nedenlerini sorgularlar. Büyüme teorileri genel olarak geleneksel ve içsel büyüme teorileri olmak üzere ikiye ayrılırlar. Sanayi devrimi öncesi ekonomilerde büyüme doğrudan nüfus artışına bağlanırken sanayi devrimiyle birlikte enek yanında fiziksel sermaye artışı da konuya dâhil edilmiştir. Neoklasik çalışmalarda emek başına düşen sermaye üretim düzeyini tayin etmektedir. Neoklasik düşünce teknolojiyi emeğin verimliliğini arttıran dışsal bir etken olarak görmektedir. Bu sebeple teknolojinin büyüme üzerindeki etkisini açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Neoklasik düşünce yerini 1980’ler itibari ile içsel büyüme teorilerine bırakmıştır. Schumpeter’in icat, yenilik, yaratıcı yıkım gibi kavramları önem kazanmıştır. Geleneksek ve içsel büyüme teorileri arasındaki en temel fark sermayenin getirisine ilişkin ortaya konan varsayımlarla alakalıdır. Buna yönelik olarak geleneksek düşünce sermayenin azalan getirisi olduğunu düşünmüş, içsel büyüme teorileri ise beşeri sermayeyi olaya dâhil ederek sermayenin artan getiriye sahip olduğunu varsaymıştır. Beşeri sermaye artan verime sahip olduğundan Neoklasik düşüncedeki durgun durum söz konusu değildir. Çünkü ekonomik sistem refah artışını devam ettirecek şekilde büyümeye devam edebilecektir. Çalışmalar gelişmiş ülkeler ile az gelişmiş ülkeler arasındaki zenginlik farkının azalmak yerine arttığını göstermektedirler. Bu durumda beşeri sermaye ve teknolojik gelişme daha da dikkat çekmektedir. Modern araştırmalar günümüzde ekonomik büyüme için beşeri sermayenin öneminin çok büyük olduğunu göstermektedirler. Beşeri sermayenin arttırılması konusundaki çalışmalar ise eğitim üzerine yoğunlaşmış durumdadır. Eğitim alanına yapılan yatırımların ekonomiye iki koldan fayda sağladığı görülmüştür. İçsel büyüme teorileri uzun dönemli sürdürülebilir kalkınmanın itici bir gücü olduğuna inandıkları beşeri sermayenin büyümeye etkisini analiz etmektedirler. Ancak bu çalışmalar beşeri sermayenin tüm vasıflarını dikkate almamakla birlikte sadece üretim il ilgili yanlarının incelerler. Bu çalışmalar teknoloji gelişmeleri bilgi birikimi sağlayan beşeri sermayeye, sosyal sermayeye, kamu politikalarına ve AR-GE harcamalarına bağlamaktadırlar. İçsel büyüme teorilerinde teknoloji içselleştirilerek beşeri sermaye gibi belirleyiciler ön plana çıkarılmaktadırlar.

B.     Uygulamada Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi: Ampirik Bulgular
Beşeri sermaye kavramı 1960’larda ortaya çıkmış ve son yirmi yılda önemini giderek arttırmıştır. Beşeri sermayeyi konu edinen çalışmaların sayısı oldukça fazla artmıştır. Günümüzde beşeri sermayenin kalkınmadaki rolü incelenmeye devam edilmektedir. Beşeri sermaye ölçütü olarak eğitim harcamaları, sağlık harcamaları, okur-yazarlık oranı ve okullaşma oranı gibi değişkenler kullanılmaktadır. Batıda beşeri sermaye özellikle 40’lı yıllardan sonra artış göstermiş ve bunu sonucunda ekonomik kalkınma ve refah artışı kendini göstermiştir. Bu sürecin önemli, bir özelliği gelişen teknolojinin sanayi, hizmet ve tarım gibi sektörlerin yanında eğitim,  sağlık gibi alanlarda da kullanılmış olmasıdır. Beşeri sermeyenin oluşumunda eğitimin yeri tartışılmaz bir durumdadır. Eğitim ve araştırma yatırımlarının beşeri sermayeyi arttırıcı etkisi yapılan birçok çalışma tarafından gösterilmiştir. Eğitime yapılan yatırımlar yeniliklere yol açmaktadır. Eğitim düzeyinin yüksek olduğu ülkelerde teknolojinin içselleştirilmesi daha kolay olmaktadır.
C.     Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi Üzerine Ampirik Bir Çalışma
Beşeri sermaye ile ekonomik kalkınma arasındaki ilişkisi ortaya koymak için BM üyesi 177 ülkenin verileri derlenerek çoklu doğrusal regresyon yöntemi doğrultusunda model haline getirilmiştir. Model sonucunda okuma yazma oranının, eğitim düzeyin ve kamu sağlık harcamalarının ekonomik kalkınmada önemli bir yer tuttuğu anlaşılmıştır. Türkiye özelinde yapılan çalışmalar ise beşeri sermayenin ekonomik kalkınmaya pozitif katkı yaptığı yönünde sonuçlar elde etmiştir. Bütün bu çalışmalar ve sonuçları göz önüne alınınca Türkiye’nin beşeri sermayeyi arttırıcı politikaları gözetmesi gerektiği açıktır.
6.      Sonuçlar ve Değerlendirme

Ekonomik büyüme ve kalkınma konusu ekonomi bilimi doğduğundan beri varlığını sürdürmektedir. Bu konu farklı ideolojik düşünceler çerçevesinde en çok tartışılan iktisadi konulardan biri olmuştur. Zaman zaman önemini yitirse de 1980’lerden beri kaybettiği ilgiyi geri kazanmıştır. Gelişmiş ülkelerin sosyal parametreleri incelendiğinde büyük benzerlik göze çarpmaktadır. Eğitim düzeyinin yüksekliği ve beyin göçü alışı bu benzerliklerden birileridir. Beşeri sermayenin oluşumu eğitimi gerektirir. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin kalkınmalarını sağlayabilmek için eğitim konusunun üstüne eğilmeleri gerekmektedir. Yeterince kaynak ayırıp eğitimin daha geniş kesimlere daha kaliteli bir şekilde sunulması gerekmektedir. Daha fazla üniversite açıp işsizlerin vasıflarını ihtiyaç duyulan alanlara yönelik olarak geliştirmelerinin sağlamak yararlı bir politika olabilir. Yaşam boyu öğrenme kültürünün gelişmesin de oldukça önemlidir. Türkiye’de eğitim sistemi kökten ele alınmalı, baştan aşağı yenilenmelidir. Girişimci bireyler yetiştirmesi gereken eğitim sistemi ezbere dayalı köklerinden kurtulmalıdır. Yaratıcılık ve hayal gücü ön plana konmalıdır. Eğitim imkânlarının nüfusun daha geniş kesimlerine ulaştırılması hedeflenmelidir. Risk ve sorumluluk almaktan çekinmeyen kişiler yetiştirilebilmedir. Yükseköğrenim açısından da benzer iyileştirilmelerin yapılması gerekmektedir. Üniversiteler amaçlarına uygun şekilde faaliyet göstermeli, katma değer yaratır vasfa sahip olmalıdırlar. Sektörlerin ihtiyacına yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Gençlerin bu yönde teşvik edilmeleri iyi bir yol olabilir. Beyin göçünün önüne geçilmelidir. Bilgi teknolojisi sektörünün önü açılmalı ve teşvikler uygulanmalıdır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder