In English

26 Ekim 2016 Çarşamba

Sosyal Sermaye Üzerine Bir İnceleme - Makale Özeti

Makale: Karagül, Mehmet ve Masca, Mahmut, (2005), “Sosyal Sermaye Üzerine Bir İnceleme”, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Sayı: 1, ss. 37-52.

            Söz konusu makalenin analiz esaslı özeti hazırlanırken yazarların oluşturduğu plana sadık kalınmıştır. Makalenin planı aşağıdaki gibidir.
1.      Giriş
2.      Sosyal Sermaye ve Özellikleri
2.1.Sosyal Sermayenin Tanımlanması
2.2.Fiziki, Beşeri ve Sosyal Sermayenin Karşılaştırılması
2.3.Sosyal Sermaye ve Ekonomik Büyüme İlişkisi
2.4.Sosyal Sermayenin Ölçülmesi
2.5.Sosyal Sermayenin Kaynakları
2.5.1.      Aile ve Sosyal Sermaye
2.5.2.      Sivil Toplum Örgütleri ve Sosyal Sermaye
2.5.3.      Kamu Kesimi ve Sosyal Sermaye
2.5.4.      Sosyal Sermayenin Gelişiminde Diğer Unsurlar
3.      Sosyal Sermaye ve Türkiye Ekonomisi
4.      Sonuç
Kaynakça

1.      Giriş
Klasik iktisadi mantıkta yer alan emek, sermaye, girişimci ve toprak faktörlerinden oluşan üretim süreci günümüz dünyasının ekonomik faaliyetlerinin açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Günümüzün zenginleşmiş ülkelerini fakir kalmış ülkelerle karşılaştırdığımızda aradaki farkın sadece fiziki sermayeden ileri geldiğini söylemek büyük bir eksiklik barındıracaktır. Bu sebeple yeni içsel büyüme teorileri ekonomik büyümeye katkı sunan her türlü etkeni modellerine dâhil etmektedir. Bu doğrultuda az gelişmiş ülkelerin kalkınma süreçlerini sosyal politikalarla desteklemesi zorunluluğu karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmanın amacı az gelişmiş ülkelerin ekonomik kalkınma sorunlarına yaklaşımda dikkatleri farklı bir bakış açısıyla uzun vadeli içsel büyüme teorileri kapsamında yeni kavramlara dikkat çekmektir. Bu yönde sosyal sermaye kavramı tanımı, özellikleri ve kaynaklarıyla ele alınacaktır.


2.      Sosyal Sermaye ve Özellikleri
Uzun vadeli ve sürdürülebilir kalkınma günümüz iktisat biliminin en yoğun çalıştığı alanlardan biridir. İnsan faktörünü öne çıkarmak amacıyla sermaye kavramına yeni anlamlar yüklenmektedir. Sosyal sermaye kavramını da bu anlamda incelemek gerekir.
2.1  Sosyal Sermayenin Tanımı
Sosyal sermaye ile ilgili üzerinde anlaşılmış bir tanım olmamakla birlikte en kısa ifadeyle en az iki kişi arasında güvene dayalı oluşturulabilen iletişim imkânı ve daha geniş olarak toplumu oluşturanlar, sivil toplum örgütleri ve kamu kesimi arasındaki faaliyetleri kolaylaştıran güven ve iletişim ağı şeklinde tanımlar kullanılabilir. Ekonomik açıdan kişi ve kurumlar arasında güvene adayalı ilişkilerin üretime yansıması şeklinde ele alınabilir. Sosyal sermaye ile ilgili yapılan değerlendirmeler de genellikle sosyal normlar, iletişim ağı ve güven kavramlarına sıkça rastlanmaktadır. Bu yönde sosyal sermaye toplumun kültürel değerleriyle ve sosyal yapısıyla doğrudan ilişkili bir olgudur. Maddi olmayan değerlerin sosyal sermayeyi beslediği bir gerçektir. Sosyal sermaye temalı çalışmalar toplum içindeki fertlerin ve kurumların yatay veya dikey iletişimlerini incelemektedir.
2.2  Fiziki, Beşeri ve Sosyal Sermayenin Karşılaştırılması
Beşeri ve sosyal sermaye kavramları son yıllarda ekonomi literatürüne girmiş ve birbirleriyle oldukça ilgili iki kavramdır. Sermaye kavramı son birkaç yıla kadar sadece fiziki anlamda düşünülüyordu. Fakat içsel büyüme teorileri kapsamında büyümeyi etkileyen insan kaynaklı olgularla birlikte beşeri ve sosyal sermaye de ekonomik büyümenin etkileyicileri olarak karşımıza çıkmıştır. Sosyal sermayenin fiziki sermaye ile bir takım ortak ve farklı yönleri mevcuttur. Öncelikle iki olgu arasındaki benzerlik ikisinde üretime ve dolayısıyla ekonomik büyümeye yaptıkları pozitif katkıdır. Öte yandan fiziki sermayenin oluşturulması ve üretimde kullanılması için harcanan yoğun çaba sosyal sermayenin oluşumu için de elzem durumdadır. Ancak sosyal sermaye için harcanan çaba daha çok sosyal içerikli faaliyetlerdir. Başka bir fark ise sosyal sermayenin durağan olmamasıdır. Fiziki sermaye değişmeyen, statik bir yapıya sahiptir. Ayrıca kullanılmadığı takdirde saklanabilir. Ancak sosyal sermayenin olmadığı her an geri dönülemeyen kayıpları doğurur. Ayrıca sosyal sermayenin yokluğu söz konusu ekonomi için negatif bir değer taşır. Sosyal ve fiziki sermayenin diğer bir farkları ise fiziki sermayenin nötr, sosyal sermayenin ise yanlı olmasıdır. Fiziki sermaye kullanılacağı yer ve zaman konusunda iradesizdir.
2.3  Sosyal Sermaye ve Ekonomik Büyüme İlişkisi
Ekonomik büyüme ve sosyal sermaye arasında bulunan ilişkiyi konu edinen birçok çalışma mevcuttur. Bu çalışmalar farklı sonuçlar elde etse de genel olarak sosyal sermayenin ekonomik kalkınmaya pozitif yönde bir katkısının olduğu kabul edilmektedir. Suç oranlarının ve yolsuzlukların azaltılması gibi sosyal sermayeyi besleyen olgular ekonomik kalkınma ivmesini yukarı çeker. Ayrıca güven ortamı sağlanmışsa işlem maliyetlerinin düşeceği gösterilmiştir. Eğitimde başarının artması, gelir dağılımının düzelmesi gibi konularda sosyal sermayenin olumlu etkileri ekonomik büyümeye katkı yapmaktadır. Ayrıca sosyal sermaye sayesinde yeni teknolojilerin özümsenmesi de kolaylaşmakta ve yeni teknolojik gelişmelerin önü açılmaktadır. Öte yandan Amerika’nın sosyal sermayesinin sürekli azaldığını tespit eden Putnam, İtalya’daki kalkınma farklılığının nedeninin sosyal sermayeye bağlamıştır. Sosyal sermaye ekonomik büyümeye doğrudan olabileceği gibi dolaylı olarak da etki edebilir. Emek, sermaye ve zaman kazancı sağlayan güven ortamı sosyal sermayenin var olduğunun göstergelerinden biridir. Can ve mal güvenliğine harcanan kaynakları da minimum hale getiren sosyal sermaye ülke varlıkların etkin kullanılmasını sağlar. Dolaylı olarak ise sosyal sermaye üretim faktörlerinin etkin ve verimli kullanılmasını sağlamak yoluyla ekonomik büyümeye katkı sunmaktadır. Öte yandan yolsuzlukların azaltılması, demokratikleşme, insan haklarındaki gelişmeler de sosyal sermayenin ekonomi üzerinde sağladığı olumlu etkilerdendir.
2.4  Sosyal Sermayenin Ölçülmesi
Ölçülebilirlik iktisadi konular için her zaman önemli bir konu olagelmiştir. Aynı önem soysal sermaye konusuna da verilmektedir. Zira sosyal sermayenin ölçülmesi için tek bir metot bulunmamaktadır. Sosyal sermayenin net olarak ölçülmesi mümkün görülmemektedir. Bir toplumdaki sosyal sermaye seviyesinin ölçülmesi gözlemlere ve anket çalışmasıyla ortaya konabilir. Suç oranları, senet kullanma oranları, kamudaki bürokratik işlemler gibi değişkenler incelenerek sosyal sermaye hakkında genel bir kanı edinilebilir. Öte yandan bireylere uygulanacak anketler ile de sosyal sermayenin durumu hakkında bilgi edinilebilir. Anket yoluyla yapılan bir çalışmada OECD ülkelerinin sosyal sermaye seviyeleri ölçülmüştür. Sonuç olarak ise gelişmişlik düzeyi ile sosyal sermaye seviyesi arasında pozitif bir ilişki olduğu ortaya konmuştur. Bu çalışmaya göre ekonomik kalkınma için sosyal sermayenin yeterli olduğunu söylemek ne kadar yanlışsa sosyal sermaye olmadan kalkınmanın sağlanabileceğini öne sürmek de o kadar yanlıştır.
2.5  Sosyal Sermayenin Kaynakları
Sosyal sermayenin arttırması ve kalitesinin geliştirilmesi konusu da önemini gittikçe arttırmaktadır. Sosyal sermayenin kaynaklarını aile, sivil toplum örgütleri, firmalar, kamu sektörü ve diğer sosyal organizasyonlar oluşturmaktadır. Aileden başlayıp millet seviyesine çıkan bu kaynakların bilinmesi ve geliştirilmesi ülkelerin üzerinde en çok durması gereken konulardandır.
2.5.1        Aile ve Sosyal Sermaye
Aile bir bireyin ilk karşılaştığı sosyal ortamdır. Kuralları ve sosyalleşmeyi aileden öğrenir ve kişiliğimiz burada gelişir. İnsanların çevreleriyle iyi iletişim kurabilmeleri açısından bulundukları aile önem taşımaktadır. Zira aile kişilerin sosyal yeteneklerine katkı sunmakta, onlara ihtiyaç duydukları iletişim ağlarına katılabilme yetisi katmaktadır.

2.5.2        Sivil Toplum Örgütleri ve Sosyal Sermaye
Sivil toplum örgütleri bir toplumda belli bir amaca ulaşmak isteyen insanların bir araya geldikleri organizasyonlardır. Sivil toplum örgütleri sosyal sermayeyi besleyen önemli bir unsurdur. Kişilerin çevreleriyle olan iletişimlerine katkı sunan sivil toplum örgütleri sayesinde toplumun birbirine entegre olmasını kolaylaştırmaktadır. Fakat bazı durumlarda sivil toplum kuruluşları sosyal sermaye seviyesini arttırıcı etkiler yapmaktan uzak kalkmaktadır. Buna mafya, çete gibi sivil toplum kuruluşlarının ayrımcı, şiddet içeren ve güveni ortadan kaldıran faaliyetleri örnek olarak verilebilir.
2.5.3        Kamu Kesimi ve Sosyal Sermaye
Kamu kesiminin siyasal ve sosyal yapısı sosyal sermayeyi etkileyen önemli bir faktördür. İnsanların düşünceleri rahatça söyleyebilmeleri kamu kesiminin sorumluluğu altında olup bu ortamı tahsis edemeyen kamu kesimi sosyal sermayeyi azaltır. Kamuda insanların emeklerinin karşılığını alamayacakları fikri sosyal sermayeyi baltalayan bir diğer konudur. Ayrıca insan ilişkilerini gerileten bu olgular insanların çift karakterli olmalarına neden olabilmektedir. Bu da güven ortamını ortadan kaldırmaktadır. Gelir dağılımının adaletli biçimde oluşturulması kamu kesiminin sosyal sermaye üzerine etkilerinde biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal barışın tahsisinde önemli yeri olan gelir dağılımı sosyal sermaye açısından ve dolayısıyla ekonomik büyüme açısından oldukça önemlidir.
2.5.4        Sosyal Sermayenin Gelişiminde Diğer Unsurlar
Toplumu kaynaştırıp bir arada kalmasını sağlayan her kavramı sosyal sermaye bünyesinde düşünmek mümkündür. Toplumdaki her türlü ayrımcı fikir sosyal sermayeye negatif katkı sunar. Komşuluk ve arkadaşlık ilişkileri de sosyal sermayeyi besleyen olgulardır. Öte yandan ülkedeki adalet sisteminin güvenirliği de oldukça önemlidir. Vatandaşların adalet sistemine güvenmediği toplumlarda sosyal sermayenin gelişmesi ve dolayısıyla ekonomik kalkınmanın gerçekleşmesini beklemek doğru olmaz. Sosyal sermaye olgusunu baltalayan en önemli etmenlerden biri de yozlaşmadır. Yozlaşma ise toplum kurallarının işlevini kaybetmesidir. Mevki ve makam sahibi insanların kurallardan aldıkları yetkileri kişisel çıkarları için kullanmaları yozlaşma olarak tanımlanabilir ve bu sosyal sermaye açısından oldukça kötüdür.
3.      Sosyal Sermaye ve Türkiye Ekonomisi
Pek çok yapısal ekonomik sorunla karşı karşıya kalan Türkiye bu sorunlarından kurtulmak için pek çok farklı politika izlemiştir. Fakat verilere bakıldığında izlenen hiçbir politikanın başarı yakalayamadığı görülmektedir. Türkiye en büyük eksikliği sosyal sermaye konusunda çekmektedir. Türkiye için sosyal sermayenin göz önüne alındığı yeni politikalar geliştirilmesi gerekliliği kaçınılmazdır. Türkiye ekonomik ve sosyal meselelerinin bir arada halletmek için çalışmalıdır. Bu konularda yapılması gereken ayrılıkları değil benzerlikleri ortaya koyarak insanlar arasındaki güven ortamını tahsis etmektir. Bu yönde gelir dağılımının düzeltilmesi, basın özgürlüğü, insan hakları ve demokrasinin tabana yayılması konularına eğilmek gerekmektedir.


4.      Sonuç

Toplumların ekonomik kalkınmalarını sağlayabilmeleri için sosyal sermayelerini de belli bir düzeye çıkarmaları gerekmektedir. Bu bağlamda toplumsal barış, uzlaşma ve güven kavramlarını merkeze oturtarak yeni politikalar geliştirilmesi zorunludur. Sosyal sermaye kavramı ekonomi literatürüne ekonomik büyümeyi olumlu yönde etkileyen bir parametre olarak girmiştir. Sosyal sermaye kavramı daha çok az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için önem arz etmektedir. Bu ülkelerin gelişimlerini sağlayabilmeleri sosyal sermaye seviyeleri geliştirmelerine bağlıdır. Toplum ve hükümet arası güvenin sağlanması, insanlar arası güvenin oluşturulması az gelişmiş ülkelerin yapması gerekenlerden en önemlilerdir. Bu kapsamda aile kurumunun ve adalet sisteminin güçlendirilmesi gerekmektedir.

24 Ekim 2016 Pazartesi

Bölgesel Kalkınmada Sosyal Sermayenin Rolü: Konya Bedesten Örneği - Makale Özeti

Makale özeti hazırlanırken yazarların kullandığı plana sadık kalınmıştır. Söz konusu makalenin olanı aşağıdaki gibidir:
            Giriş
1.      Sosyal Sermaye Olgusuna Bakış
2.      Bölgesel Sermaye Olgusuna Bakış
3.      Bölgesel Kalkınmanın Sosyal Sermaye Yaklaşımıyla İlişkisi
4.      Araştırmanın Önemi, Amacı ve Yöntemi
5.      Bulgular ve Değerlendirme
6.      Genel Değerlendirme, Sonuç ve Öneriler


Giriş
Bir ülkenin veya bölgenin kalkınması konusunda en önemli faktörlerden biri de insandır. Bir toplum kalkınırken elinde bulundurduğu kaynakları en etkin şekilde kullanmak ve böylece kalkınmak ister. Bu kaynakların merkezinde insan ögesi bulunmaktadır. İşte bu yüzden ekonomi biliminin de konusu çoğu zaman insan ve onun refahıdır. İnsanlar iktisadi olaylardan lehte ya da alehte etki görebilirler. Bu sebeple de ekonomik olayları yönlendirmek isterler. Tam bu noktada sosyal sermaye olgusuyla karşılaşıyoruz. Sosyal sermaye kişilerim sosyal değer yargılarını kapsayan, insanların birbirleriyle ve kurumlarla olan güven hissini gösterebilen bir olgudur. Kişiler arası, ülkeler arası ya da toplumlar arası etkileşim sosyal sermayeyi arttıran durumlardır. Sosyal sermayenin artmasıyla da kalkınma olumlu yönde değişmektedir. Bu çalışma sosyal sermayenin bölgesel kalkınmaya etkisini Konya Bedesten özelinde irdeleyecektir.
1.      Sosyal Sermaye Olgusuna Bakış
Bireylerin ve kurumların birbirleriyle olan ilişkilerinin, ülkelerin ekonomik düzeyleri hakkında önemli belirleyicilerden biri olduğunu gösteren sosyal sermaye sosyoloji, işletme, siyaset gibi bilim dallarının da konusudur. Francois’e göre, insanların sosyal ilişkilere girmesi ve sosyal ağlara dahil olması sosyal sermayenin en önemli olgusudur. Ayrıca kişiler arası güvenin sağlanabilmesi de insanların sosyal faaliyetlerde bulunmasına bağlı olduğunu belirtilmiştir. Sosyal ilişkilerin ilerlemesi büyük ölçüde güvene bağlı olup, güveni sosyal sermayenin en temel faktörlerinden biri haline getirmiştir. Bir toplumda kişiler birbirlerine ne oranda güveniyorlarsa sosyal sermaye o denli büyüktür diyebiliriz. Sosyal sermayenini en büyük faydalarından biri toplumsal yaraları iyileştirmeye olan katkısıdır. Ayrıca insanların birbirine güven hissi ile bağlı olarak huzurlu bir şekilde yaşamalarına zemin hazırlar. Öte yandan güven problemi olmayan bir toplumda güvenlik harcamaları da minimuma inecek, bu da refah artışını kolaylaştırıcı bir etki yaratacaktır.
            Fukuyama’ya göre ise sosyal sermaye ekonomik olarak işlem maliyetlerini azaltıcı bir etki yaparak iktisadi fayda yaratmaktadır. Toplumsal açıdan ise demokrasinin başarısına olumlu katkı yapmaktadır. Kişiler arası iletişimin sağlığı toplumsal verimlilik sağlamaktadır. Sosyal etkileşim ağlarının geniş olduğu bölgelerde zenginlik daha kolay elde edilmektedir.
2.      Bölgesel Kalkınma Olgusuna Bakış
Bölgenin refah seviyesinin arttırılmasını amaçlayan, katılımcılığı sürdürülebilirliği temeline alan çalışmalar bütüne bölgesel kalkınma diyoruz. Bölgesel kalkınma söz konusu bölge ile çevre bölgelerin ve hatta dünyanın ile etkileşimini arttırarak ekonomik ve sosyal yeterliliklerin harekete geçirilmesini amaçlar. Bölgelerin refah farklarının ortadan kaldırılması zor bir iştir. Bu zorluk ekonomik, siyasi ya da toplumsal anlamda ortaya çıkabilir. Nispeten geri kalmış bölgelerin kalkınmasını sağlamak oldukça maliyetli bir çaba gerektirmektedir.Sosyal sermayenin bölgesel kalkınmaya birbiriyle iş yapabilme kültürünü sağlamlaştırma etkisi dolayısıyla pozitif bir katkısı vardır. Sosyal sermayenin toplumsal bir kaynak olduğu hesaba katıldığında bölgesel kalkınma sosyal sermayenin en çok var olduğu meselelerden biri olması şaşırtıcı olmaktan çıkacaktır.

3.      Bölgesel Kalkınmanın Sosyal Sermaye Yaklaşımlarıyla İlişkisi
Gelişmekte olan ülkeler bölgesel refah farklarını ortadan kaldırabilmek için sosyal sermaye olgusundan sıkça faydalanmaktadırlar. Bir bölgenin kalkınması yalnızca fiziki ve beşeri sermayesinin yeterliliğine dayanmamaktadır. Bölge halkının birbiriyle olan iletişimi, sosyal faaliyetleri ekonomik kalkınma açısından önem arz etmektedir. Ayrıca dayanışma kültürü gelişimine katkı yapan sosyal sermaye sayesinde üretme  faaliyetlerini de kolaylaştırıcı etkiye sahiptir. Bölgesel kalkınma meselesi çerçevesinde ülkelerin siyasi yapıları, eğitimleri sosyal sermaye kapsamında şekil almaktadır. Ekonomik performans kadar güven, işbirliği, dayanışma kültürü gibi soyut olgular da önem arz etmektedir. Sosyal sermaye kalkınma konusunun bölgesel anlamda destekleyicisidir. Bölgede artan rekabet iletişim ve bilgi teknolojilerindeki gelişim ile doğrudan ilişkili hale gelmiş ve sosyal sermaye de bu farkındalık ekseninde kalkınmaya katkı vermektedir. Öyle ki kimi bölgelerin geri kalma nedeninin ekonomik değil, yeniliklere ayak uyduramamaları sonucuna varılmaktadır. Sosyal ağlar ile bölgelerin kalkınması arasında pozitif yönlü bir ilişki vardır. Sosyal sermaye ise sosyal ağların gelişmesinde önemli bir yer tutar.

4.      Araştırmanın Önemi, Amacı ve Yöntemi
Konya Bedesten tarihi Romalılara dayanan çok eski bir ticarethanedir. Konum olarak ulaşılabilirliği ve bölgesel büyüklüğü ile şehre önemli katkılar yapmaktadır. Bu bölge çok sayıda türbe, cami, sokak ve okul barındırmaktadır. Sosyal sermayenin bölgesel kalkınma için ne anlam ifade ettiğini görebilmek açısından Bedesten bölgesinin incelenmesi oldukça faydalı olacaktır. Bedesten bölgesindeki esnaflar arasında saha araştırılması yapılmıştır. Rast gele örneklem sistemine göre anket uygulaması yoluna gidilmiştir. Esnaf arasında iletişim seviyesi belirlenmiştir.

5.      Bulgular ve Değerlendirme
50 kişilik örnekleme uygulanan araştırma sonucu elde edilen veriler SPSS 14 paket programına yüklenmiş ve Cronbach’s Alpha değeri 0,728 düzeyinde bir güvenilirlik hesaplanmıştır.
            Araştırmaya katılanların yaş durumu çeşitlilik göstermekte olup 41-50 yaş aralığında olanların sayısı yüksektir. Ayrıca eğitim seviyesi genel itibariyle lise ve ilkokul düzeyindedir. Katılımcıların büyük çoğunluğu otuz yıldan uzun bir süredir Konya’da yaşamaktadırlar. İşletmelerin kuruluş yıl aralığı ise 1975-2000 arası olup 2000 sonrası kurulanların oranı %30’dur. Ayrıca katılımcıların yarısı işletmenin sahibi durumundadır. İşletmelerinde üçüncü kuşak olanların sayısı %30, birinci kuşak olanların sayısı yine %30’dur. Araştırmaya göre esnafların yarısına yakını yirmi yıldan uzun süredir Bedesten bölgesinde faaliyet göstermektedirler. Esnafların kendilerini bulundukları bölgenin bir parçası hissettikleri de %46 gibi bir orana denk gelmektedir. Ayrıca kültürel ve dini çeşitlilik esnaflar açısından olumlu karşıklanmaktadır. Basın yayın organlarına güven duyan esnaflar adalat sistemine de aynı oranda güven beslemektedirler. İnsanlara güven duyma oranı da bölge esnafıiçin oldukça yüksektir. Esnaflar maddi sıkıntı yaşadıkları durumda yakın akrabalardan yardım isteyeceklerini belirtmişlerdir. Ayrıca Bedesten bölgesindeki esnafların birbiriyle etkileşimlrinin seviyesini ölçen anket soruları genellikle güven duygusunun yüksek olduğu cevaplarla sonuçlanmıştır. Eğitim seviyesi yükseldikçe güven düzeyinin azaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca ikinci ve üçüncü kuşak esnafların sivil toplum kuruluşlarına güvendiği ama birinci kuşak esnafların güvensizlik duyduğu saptanmıştır. Birinci kuşak işletmeler güven duygusuna çok önem verirken, dördüncü kuşak esnaflar mesleki donanıma daha fazla itina etmektedirler.
6.      Genel Değerlendirme, Sonuç ve Öneriler
Esnaf dış dünya ile entegredir ve basın yayın kuruluşlarına, adalet sistemine, hükümete güven beslemektedirler. Bazı bulgulara göre ise esnafların tarihi geçmişleri arttıkça güven düzeylerinin arttığı görülmüştür. Bu aidiyet duygusuna bağlanabilir. Öte yandan bölge esnaflarının birbirlerini ziyaret etmedikleri ve bir kanaat önderinin bölgelerinde bulunmadığı saptanmıştır. Bu durum etkileşim düzeyinin arttırılmasına engel teşkil etmektedir. Esnafın birbirleriyle bir araya gelmesi faydalı olacaktır. Bu güven düzeyini arttıracaktır. Son olarak esnafların neden Bedesten bölgesinde faaliyet gösterdiğinin cevabı olarak bölgenin bir ticaret merkezi olmasıyla karşılaşılması sosyal sermayenin düşüklüğünü göstermektedir. Bu durum esnafların bir tercih fırsatı yakaladıklarında Bedesten bölgesini terk edebileceklerini göstermektedir.
           



Ekonomik Kalkınmada Beşeri Sermayenin Rolü ve Türkiye - Makale Özeti

Söz konusu makalenin analiz esaslı özeti çıkarılırken yazarın kullandığı plana sadık kalınmıştır. Makalenin palanı aşağıdaki gibidir.

1.      Giriş
2.      Beşeri Sermaye Kavramı ve Beşeri Kalkınma Endeksi
A.    Beşeri Sermayenin Tanımı
B.     Beşeri Kalkınma Endeksi
C.     Sosyal Sermaye
3.      Dünyada Beşeri Sermayenin Gelişimi
4.      Türkiye’de Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma
A.    Türkiye’de Ekonomik Kalkınma Sorunu
B.     Türkiye’de Beşeri Sermayenin Durumu ve Uluslararası Karşılaştırması
5.      Teoride ve Uygulamada Beşeri Sermaye – Ekonomik Kalkınma İlişkisi
A.    Teoride Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi
B.     Uygulamada Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi: Ampirik Bulgular
C.     Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi Üzerine Ampirik Bir Çalışma
6.      Sonuç ve Değerlendirme


1.      Giriş
Günümüze kadar yapılan ekonomik kalkınma ile ilgili pek çok tahmin tutmamıştır. Malthus’un nüfus artışıyla ilgili kurduğu büyüme modeli geçersizliği ilan etmiştir. Öte yandan teknolojik gelişmeleri dışsal bir etmen olarak gören Klasik büyüme teorileri de günümüz şartlarına uyum sağlayamamaktadır. Fakat İçsel Büyüme Teorileri teknolojik gelişmeyi modele dâhil edip önemine vurgu yapmaktadırlar. Günümüzün modern ekonomik büyüme çalışmaları uzun dönemli sürdürülebilir kalkınmanın beşeri sermayeyi arttırmakla mümkün olduğunu göstermektedirler. İçsel büyüme teoriler beşeri sermayeyi teknolojiyi geliştiren bir güç olarak kabul edip değişkenler arasına almaktadırlar. Bu çalışmalar Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin beşeri sermaye konusuna ne kadar dikkat etmeleri gerektiğini ortaya koymaktadırlar. Günümüzün demokratikleşen dünyasında devletler vatandaşlarının refahını arttırma yarışı içindedirler. Bu ekonomik seviyenin yükselmesiyle mümkündür. Geleneksel büyüme teorilerinde ise ekonomik seviyenin yükselmesi tasarrufların artmasına, fiziki yatırımların artmasına, nüfusun gelişmesine ve sermaye stoğunun yükselmesine bağlıdır. Günümüz büyüme teorilerinin farkı ise teknolojinin modellere önemli bir değişken olarak dâhil edilmesi olmuştur. Teknolojinin üretim süreçlerinde kullanılmasıyla verimlilik artışına yol açmıştır. Teknolojinin varlığı ve gelişimi ise beşeri sermayeyle doğrudan ilişkilidir. Beşeri sermaye seviyesi yüksek ülkelerde teknoloji çok daha kolay gelişir ve üretim sürecine uygulanır. Tam tersi beşeri sermaye seviyesi düşük bir ülkede ise teknoloji daha zor benimsenir ve teknolojik yeniliğe neden olacak gelişmeler yaşanması daha zordur. Fiziki sermayenin ekonomik büyümeyi az etkilediği söylenemez. Bununla birlikte teknolojinin gelişmesi ortamın güvenliğine, girişimci sınıfın varlığına bağlıdır. Koşullar ne kadar elverişli ise uzun dönemli sürdürülebilir kalkınma o kadar için gereken beşeri sermaye de o kadar hızlı gelişecektir. Bu çalışmada beşeri sermaye kavramı, beşeri sermaye ile ekonomik kalkınma ilişkisi, Türkiye’nin kalkına problemi ve beşeri sermaye açısından dünyada nerede olduğu incelenmektedir.
2.      Beşeri Sermaye Kavramı ve Beşeri Kalkınma Endeksi
A.    Beşeri Sermayenin Tanımı
Beşeri sermaye kavramının üzerinde anlaşılan ortak bir tanımı bulunmamaktadır. Ancak en genel ifadeyle toplumdaki bireylerin üretim süreciyle alakalı bilgilerinin, becerilerinin, tecrübelerinin yeteneklerinin, işe duydukları bağlılıklarının ulaştığı seviyeye beşeri sermaye denmektedir. Husz ise beşeri sermayeyi hane halkının üretimde kullanabileceği zamanı, tecrübesi, bilgisi ve becerisi şeklinde tanımlıyor. Schultz beşeri sermaye yatırımlarını öğrenci sayısı ile öğrenci başına düşen eğitim harcaması miktarını çarparak buluyor. Beşeri sermaye tanımlardan da anlaşılacağı üzere fiziki sermayeden farklılıklar göstermektedir. Beşeri sermayeye yapılan yatırımlar sosyal yönü daha güçlü olan yatırımlardır. Ayrıca beşeri sermaye fiziki sermaye gibi stoklanamadığından kullanılmadığı her an geri dönüşü olmayan bir israftır. Klasik iktisatçılar sanayi, devrimiyle birlikte emeği diğer üretim faktörlerinden pek farklı görmemişler, kara katkısı oluğu sürece önemli aksi halde önemsiz bir olgu olarak değerlendirmişleridir. Fakat çok önceden beri insanın kalkınma için değil kalkınmanın insan için olduğu hep tartışılmıştır.
B.     Beşeri Kalkınma Endeksi
Ülkelerin kalkınmışlık seviyelerinin sayısal değerlerle ölçülebilmesi için Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafında Beşeri Kalkınma Endeksi geliştirilmiştir. Beşeri Sermaye Endeksi hem ekonomik hem sosyal göstergelerle oluşturulmuş bir parametredir. Beşeri Kalkınma Endeksi ülkelerin kalkınmışlık seviyeleri mukayese etmede GSMH’ye bir alternatif olmuştur. Hükümetlere uygulayacakları politikalar hakkında fikirler veren Beşeri Kalkınma Endeksi farklı ülkelerin karşılaştırılması bakımından kolaylık sağlamaktadır. Beşeri Kalkınma Endeksi oluşturulurken üç farklı gösterge kullanılmaktadır. Bunlardan ilki beklenen ortalama yaşam süresidir. Diğeri ise yetişkin okur yazarlık oranı ve okullaşma oranını içeren eğitim durumudur. Son olarak ise Satın Alma Gücü Paritesine göre hesaplanan kişi başı milli gelire karşılık gelen hayat standartı ölçütü kullanılmaktadır. Ülkeler Beşeri Kalkınma Endekslerine göre üç sınıfa ayrılırlar: 0,80 ve yukarısı ortalamaya sahip yüksek beşeri kalkınma grubu, 0,50-0,799 arası orta beşeri kalkınma grubu ve son olarak 0,50 altı beşeri kalkınma endeksine sahip düşük beşeri kalkınma grubu. Beşeri Kalkınma Raporu BM tarafından 1990 yılından beri yayınlanmaktadır.
C.     Sosyal Sermaye
Sosyal yönü ağır basan bir kavram olan sosyal sermaye çok boyutlu bir kavramdır. Sosyal sermaye kavramına insanların birbirleriyle iş yapabilme kültürü, insanların birbirleri ve kurumlar arası oluşturduğu güven hissi dâhildir. Bu kavram toplumun üretkenliğini arttıran itici bir güçtür. Sosyal sermaye bir kişi ya da grubun şahsi malı olmayıp ilişkiler ile ortaya çıkar. Sosyal sermayenin kaynağı insanlar arasındaki ilişki becerisidir. Bir ülkede beşeri sermayenin doğru kullanılması sosyal sermayenin varlığını gerekli kılmaktadır. Bu iki kavram arasında pozitif bir ilişki vardır. Sosyal sermayenin gelişmesi insanlar ve kurumların birbirleriyle oluşturdukları güven duygusu önemli rol oynamaktadır. İletişimin çok önemli bir yer kapladığı sosyal sermaye empati ve tartışma kültürünün var olduğu ortamlarda gelişebilmektedir. Eğitimli, dünyanın farkında olan, haklarını bilen bireylerin bulunduğu ortamlarda sosyal sermaye daha hızlı bir gelişim sürecine sahip olabilmektedir. Üretim faktörleri artık teknolojinin de dâhil olduğu şekilde revize edilmektedir. Beşeri ve sosyal sermaye kavramları üretim faktörlerine dâhil olmakta ve modern çalışmalar bu iki kavrama ekonomik büyüme konularında daha çok önem vermektedir.
3.      Dünyada Beşeri Sermaye Gelişimi
Ekonomik kalkınma ile beşer sermaye artışı birbirine paralellik gösteren iki olgudur. Yıllar içinde oluşturulan veriler sayesin bu iki olgu arasındaki ilişki günümüzde daha iyi gözlemlenebilmektedir. İstatistiklere bakıldığı zaman yüksek beşeri kalkınma grubunun 1960-1970 yılları arasında yakaladığı büyüme hızlarını günümüze kadar yakalayamamış olduklarını görüyoruz. Orta beşeri kalkınma grubu ise 1990-2007 yılları arasında yakaladığı %4,8 büyüme oranı ile dikkat çekmektedir. Düşük beşeri kalkınma grubu ise sıfıra yakın büyüme oranlarına sahip görünmektedir. Çin’e özel olarak bakmak gerekirse 1970’ten sonra gösterdiği başarılı büyüme performansı göze çarpmaktadır. Bölgesel olarak bakıldığında büyüme performansı olarak 1990-2007 yılları arasında Doğu Asya %5,8’lik oranla başı çekmektedir. Aşağı Sahra ülkeleri sıfıra yakın büyüme oranına sahiptirler. Güney Asya ise %3,4 oranında bir büyüme performansı göstermiştirler. Dünya geneline bakıldığı zaman ise kişi başına reel büyüme oranları 1960 yılından beri düşüş trendinde gözükmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin beşeri sermaye açısından gösterdikleri en büyük zafiyet alanı eğitimdir. Bilgiyi üretme, kullanma süreçlerinde yetersizlik yaşayan bu ülkeler için eğitim çok büyük önem arz etmektedir.
4.      Türkiye’de Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma
A.    Türkiye’de Ekonomik Kalkınma Sorunu
Ekonomik kalkınma nicel olduğu kadar nitel bazı değişiklikler de içerir. Örneğin üretim yapısının tarımdan sanayiye kayması nitel bir değişikliktir. Modern dünyada ortalama beklenen ömür, okur-yazarlık oranı, eğitim dizeyi gibi göstergeler kalkınmanın yeni parametreleri olarak görülmektedir. Türkiye kurulduğu ilk yıllarda devlet eliyle kalkınmayı denemiş, daha sonra 1950-1960 dönemde özel girişim desteklenmiştir. 1980 dönemi sonrası ise tamamen özel teşebbüsün önü açılmıştır. Bütün bu çalışmalara rağmen arzuladığı büyüme performansına ulaşamamıştır. Zira 1060’larda aynı seviyede olunan Japonya, Kore gibi ülkeler Türkiye’nin ilerisine ulaşmayı başarmışlardır. Türkiye’nin ekonomik kalkınma konusundaki en büyük eksiği eğitimdir. Eğitimin ve beşeri sermayenin ekonomik büyümeye faydasının ne denli büyük olduğu defalarca kanıtlanmasına rağmen Türkiye’de bu konulara verilen önem artmamaktadır. Katma değer yaratan bir üretim sistemine geçiş beşeri sermaye ile olmak zorundadır. Kişi başı gelir kıstasında kendisiyle yakın olan ülkelerle kıyaslandığında dahi eğitim Türkiye için önemli bir zayıflık olarak öne çıkmaktadır.
B.     Türkiye’de Beşeri Sermayenin Durumu ve Uluslararası Bir Karşılaştırma
Birleşmiş Milletlerin Beşeri Kalkınma Raporu yıllar içinde incelendiğinde Türkiye’nin başarılı bir performans izlediğini söylemek mümkün değildir. Zira 1991 yılında 71. sırada yer alan Türkiye 2007 yılında 79. sıradadır. Fakat beşeri kalkınma endeksi tedricen yükseliş eğilimindendir.



5.      Teoride ve Uygulamada Beşeri Sermaye – Ekonomik Kalkınma İlişkisi
A.    Teoride Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi
Büyüme ve kalkınma teorileri üretimdeki artışın nasıl gerçekleştiğini açıklamaya çalışmaktadırlar. Büyümenin kaynaklarının neler olduğunu açıklamaya çalışan çalışmalar, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki büyüme farklılıklarının nedenlerini sorgularlar. Büyüme teorileri genel olarak geleneksel ve içsel büyüme teorileri olmak üzere ikiye ayrılırlar. Sanayi devrimi öncesi ekonomilerde büyüme doğrudan nüfus artışına bağlanırken sanayi devrimiyle birlikte enek yanında fiziksel sermaye artışı da konuya dâhil edilmiştir. Neoklasik çalışmalarda emek başına düşen sermaye üretim düzeyini tayin etmektedir. Neoklasik düşünce teknolojiyi emeğin verimliliğini arttıran dışsal bir etken olarak görmektedir. Bu sebeple teknolojinin büyüme üzerindeki etkisini açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Neoklasik düşünce yerini 1980’ler itibari ile içsel büyüme teorilerine bırakmıştır. Schumpeter’in icat, yenilik, yaratıcı yıkım gibi kavramları önem kazanmıştır. Geleneksek ve içsel büyüme teorileri arasındaki en temel fark sermayenin getirisine ilişkin ortaya konan varsayımlarla alakalıdır. Buna yönelik olarak geleneksek düşünce sermayenin azalan getirisi olduğunu düşünmüş, içsel büyüme teorileri ise beşeri sermayeyi olaya dâhil ederek sermayenin artan getiriye sahip olduğunu varsaymıştır. Beşeri sermaye artan verime sahip olduğundan Neoklasik düşüncedeki durgun durum söz konusu değildir. Çünkü ekonomik sistem refah artışını devam ettirecek şekilde büyümeye devam edebilecektir. Çalışmalar gelişmiş ülkeler ile az gelişmiş ülkeler arasındaki zenginlik farkının azalmak yerine arttığını göstermektedirler. Bu durumda beşeri sermaye ve teknolojik gelişme daha da dikkat çekmektedir. Modern araştırmalar günümüzde ekonomik büyüme için beşeri sermayenin öneminin çok büyük olduğunu göstermektedirler. Beşeri sermayenin arttırılması konusundaki çalışmalar ise eğitim üzerine yoğunlaşmış durumdadır. Eğitim alanına yapılan yatırımların ekonomiye iki koldan fayda sağladığı görülmüştür. İçsel büyüme teorileri uzun dönemli sürdürülebilir kalkınmanın itici bir gücü olduğuna inandıkları beşeri sermayenin büyümeye etkisini analiz etmektedirler. Ancak bu çalışmalar beşeri sermayenin tüm vasıflarını dikkate almamakla birlikte sadece üretim il ilgili yanlarının incelerler. Bu çalışmalar teknoloji gelişmeleri bilgi birikimi sağlayan beşeri sermayeye, sosyal sermayeye, kamu politikalarına ve AR-GE harcamalarına bağlamaktadırlar. İçsel büyüme teorilerinde teknoloji içselleştirilerek beşeri sermaye gibi belirleyiciler ön plana çıkarılmaktadırlar.

B.     Uygulamada Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi: Ampirik Bulgular
Beşeri sermaye kavramı 1960’larda ortaya çıkmış ve son yirmi yılda önemini giderek arttırmıştır. Beşeri sermayeyi konu edinen çalışmaların sayısı oldukça fazla artmıştır. Günümüzde beşeri sermayenin kalkınmadaki rolü incelenmeye devam edilmektedir. Beşeri sermaye ölçütü olarak eğitim harcamaları, sağlık harcamaları, okur-yazarlık oranı ve okullaşma oranı gibi değişkenler kullanılmaktadır. Batıda beşeri sermaye özellikle 40’lı yıllardan sonra artış göstermiş ve bunu sonucunda ekonomik kalkınma ve refah artışı kendini göstermiştir. Bu sürecin önemli, bir özelliği gelişen teknolojinin sanayi, hizmet ve tarım gibi sektörlerin yanında eğitim,  sağlık gibi alanlarda da kullanılmış olmasıdır. Beşeri sermeyenin oluşumunda eğitimin yeri tartışılmaz bir durumdadır. Eğitim ve araştırma yatırımlarının beşeri sermayeyi arttırıcı etkisi yapılan birçok çalışma tarafından gösterilmiştir. Eğitime yapılan yatırımlar yeniliklere yol açmaktadır. Eğitim düzeyinin yüksek olduğu ülkelerde teknolojinin içselleştirilmesi daha kolay olmaktadır.
C.     Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi Üzerine Ampirik Bir Çalışma
Beşeri sermaye ile ekonomik kalkınma arasındaki ilişkisi ortaya koymak için BM üyesi 177 ülkenin verileri derlenerek çoklu doğrusal regresyon yöntemi doğrultusunda model haline getirilmiştir. Model sonucunda okuma yazma oranının, eğitim düzeyin ve kamu sağlık harcamalarının ekonomik kalkınmada önemli bir yer tuttuğu anlaşılmıştır. Türkiye özelinde yapılan çalışmalar ise beşeri sermayenin ekonomik kalkınmaya pozitif katkı yaptığı yönünde sonuçlar elde etmiştir. Bütün bu çalışmalar ve sonuçları göz önüne alınınca Türkiye’nin beşeri sermayeyi arttırıcı politikaları gözetmesi gerektiği açıktır.
6.      Sonuçlar ve Değerlendirme

Ekonomik büyüme ve kalkınma konusu ekonomi bilimi doğduğundan beri varlığını sürdürmektedir. Bu konu farklı ideolojik düşünceler çerçevesinde en çok tartışılan iktisadi konulardan biri olmuştur. Zaman zaman önemini yitirse de 1980’lerden beri kaybettiği ilgiyi geri kazanmıştır. Gelişmiş ülkelerin sosyal parametreleri incelendiğinde büyük benzerlik göze çarpmaktadır. Eğitim düzeyinin yüksekliği ve beyin göçü alışı bu benzerliklerden birileridir. Beşeri sermayenin oluşumu eğitimi gerektirir. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin kalkınmalarını sağlayabilmek için eğitim konusunun üstüne eğilmeleri gerekmektedir. Yeterince kaynak ayırıp eğitimin daha geniş kesimlere daha kaliteli bir şekilde sunulması gerekmektedir. Daha fazla üniversite açıp işsizlerin vasıflarını ihtiyaç duyulan alanlara yönelik olarak geliştirmelerinin sağlamak yararlı bir politika olabilir. Yaşam boyu öğrenme kültürünün gelişmesin de oldukça önemlidir. Türkiye’de eğitim sistemi kökten ele alınmalı, baştan aşağı yenilenmelidir. Girişimci bireyler yetiştirmesi gereken eğitim sistemi ezbere dayalı köklerinden kurtulmalıdır. Yaratıcılık ve hayal gücü ön plana konmalıdır. Eğitim imkânlarının nüfusun daha geniş kesimlerine ulaştırılması hedeflenmelidir. Risk ve sorumluluk almaktan çekinmeyen kişiler yetiştirilebilmedir. Yükseköğrenim açısından da benzer iyileştirilmelerin yapılması gerekmektedir. Üniversiteler amaçlarına uygun şekilde faaliyet göstermeli, katma değer yaratır vasfa sahip olmalıdırlar. Sektörlerin ihtiyacına yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Gençlerin bu yönde teşvik edilmeleri iyi bir yol olabilir. Beyin göçünün önüne geçilmelidir. Bilgi teknolojisi sektörünün önü açılmalı ve teşvikler uygulanmalıdır. 

Beşeri Sermaye ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Yatay Kesit Analizi ile AB Ülkeleri Üzerine Bir Değerlendirme - Makale Özeti

Söz konusu makalenin analiz esaslı özeti çıkarılırken yazarın oluşturduğu plana sadık kalınmıştır. Makale planı aşağıdaki gibidir:
            Giriş
1.      Beşeri Sermaye: Kavram ve Teorik Çerçeve
1.1    Beşeri Sermaye Tanımı
1.2    Teorik Çerçeve
2.      Beşeri Kalkınma Endeksi
3.      Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi
4.      Türkiye’de Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma
5.      Model ve Veri Seti
5.1    Ampirik Model ve Veri Kaynakları
5.2    Model Sonuçları
Sonuç
Kaynakça


Giriş
            Beşeri sermaye en kısa şekilde emeğin sahip olduğu bilgi ve beceriler şeklinde tanımlanabilir. Beşeri sermayenin oluşumunda tecrübe, bilgi ve eğitim temelde yer alan kavramlardır. Modern dünyada ekonomik kalkınma paritelerinden fiziksel sermayenin yerini beşeri sermayeye bıraktığı görülmektedir. Klasik büyüme teorilerinde beşeri sermaye ve teknoloji gerekli değeri görememiştir. Klasik iktisatçılar büyümeyi tasarruflarda ve fiziksel sermayedeki artışın bir sonucu olarak görmüşler, teknolojik gelişmeleri dışsal bir olgu olarak kabul ettiklerinden modellerine dâhil etmemişlerdir. Geleneksel iktisatçılara zıt olarak içsel büyüme teorileri teknolojik gelişmeleri büyümenin önemli bir etkeni olarak kabul etmişlerdir. Teknolojinin üretim safhasında yarattığı verim artışı içsel büyüme teorisyenlerinin gözünden kaçmamıştır. Teknoloji ise bir ülkenin beşeri sermayesi hakkında bilgi veren önemli bir ölçüttür. Zira nitelikli iş gücü teknolojik yeniliklere daha kolay ulaşır ve onu daha kolay benimser. Beşeri sermayenin yüksek olduğu toplumlarda verimlilik daha yüksektir ve bu da büyümeyi pozitif yönde etkiler. Günümüzde beşeri sermayenin ekonomik büyümeyi etkileme derecesinin yüksek olduğu çalışmalarla kanıtlanmıştır. Bu çalışmada beşeri sermaye ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki yatay kesit veri analizi yöntemi ile AB ülkeleri özelinde ele alınacaktır. 2012 yılı verilerinin kullanılacağı çalışmada beşeri sermayenin ekonomik büyümeye etkisi ampirik olarak incelenecektir.
1.      Beşeri Sermaye: Kavram ve Teorik Çerçeve
1.1    Beşeri Sermayenin Tanımı
Beşeri sermaye üretime katılmış olan işgücüne at olan bilgi, beceri, tecrübe ve dinamizm gibi pozitif değerlerin tümüdür. Sonradan kazandırılan bu değerler üretim sürecinde verimlilik sağlar. Ayrıca yeni teknolojik gelişmelerin kapısını açar. Böylece ülke ekonomisinin büyümesine pozitif katkı sunar. Bartolo’ya göre beşeri sermaye kişilerin gelir üretebilme yeteneğidir. Becker için ise beşeri sermaye eğitim ve sağlık harcamaları sonucu oluşur. Becker fiziki sermayenin insandan ayrılabileceğini fakat beşeri sermayenin ait olduğu insandan ayrılamayacağını belirtmiştir. Beşeri sermayeyi belirleyen en önemli faktör eğitim ve sağlık harcamaları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte sosyal sermaye de beşeri sermayenin oluşumunda oldukça etkilidir. Sosyal sermaye beşeri sermayenin verimliliğini arttıran bir unsurdur. Öte yandan gelişmiş ülkelerin kalkınması incelendiğinde beşeri sermayenin büyük bir payı olduğu dikkat çekicidir.
1.2    Teorik Çerçeve
Klasik iktisadi düşüncede sermaye kavramı daha çok makine, teçhizat gibi fiziki anlamda kullanılagelmiştir. İnsanı bir sermaye faktörü olarak görmek, insan onurunu zedeleyici bir üslup olarak görüldüğünden bu daha sonraları gerçekleşmiştir. Beşeri sermaye konusunda öncü çalışmaların sahibi Marshall, Smith ve Mill olmasına rağmen bu iktisatçıların çalışmaları modern beşeri sermaye çalışmalarına etkide bulunamamıştır. Marshall’a göre beşeri sermaye bir piyasaya sahip olmadığından ve net biçimde ölçülemediğinden iktisada konu olmamalıdır. Marshall’ın bu düşünce yapısı beşeri sermaye çalışmalarının gecikmesine neden olmuştur. Becker, Denison ve Shultz gibi iktisatçılar ABD nazarında beşeri sermaye ile ilgili çalışmalar yapmışlardır. Bu çalışmalar eğitimin iş gücü üzerindeki verimlilik arttırıcı etkisinden bahsetmiştir. Bu sayede beşeri sermaye ekonomik büyüme konusunda literatüre dâhil edilmiştir. 1980’li yıllarda bilgi ve teknoloji ağırlıklı üretim ön plana çıktığında beşeri sermaye önemini arttırmıştır. Lucas ve Rebelo çalışmalarında beşeri sermayeyi üretim faktörlerinden biri olarak ele almışlardır. Beşeri sermayenin iktisadi bir unsur olarak önemi gittikçe artmaktadır. 1980’li yıllardan itibaren gerçekleştirilen içsel büyüme teorileri beşeri sermayeyi ekonomik kalkınmanın itici bir gücü olarak görmektedir. Beşeri sermeyenin ekonomik büyümeyi nasıl etkilediği konusunda çok sayıda çalışma vardır. Bunların birçoğu beşeri sermayenin ekonomik büyümeyi pozitif yönde etkilediğini göstermiştir.
2.      Beşeri Kalkınma Endeksi
Ekonomik kalkınma her ne kadar milli gelir ile ölçülmeye çalışılsa da bu günümüzde yeterli görülmemektedir. Kalkınmışlık seviyesi incelendiğinde sadece milli geliri dikkate almak pek çok şeyi göz ardı etmek anlamına gelmektedir. Milli gelirinin yüksek olması söz konusu ülkeyi kalkınmış bir ülke yapmaya yetmez. Milli gelirin yanında iktisadi faydanın dağılımı, yoksulluk, yetersiz beslenme, okur-yazar oranı gibi sosyal faktörler de kalkınmışlık düzeyini hesaplarken göz önüne alınması gereken etmenlerdendir. Bu doğrultuda Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) 1990 yılında Beşeri Sermaye Endeksi adlı ölçütü geliştirmiştir. Ülkelerin zaman içindeki sosyo-ekonomik gelişimlerini ölçen endeks hükümetlere uygulamaları gereken politikalar hakkında yardımcı olabilmektedir. Beşeri Kalkınma Endeksi gelir, eğitim, çevre kirliliği, elektrik hizmetlerine ulaşım, ısınma için kullanılan yakıt türü gibi insani gelişmeyi ölçmek için kullanılan göstergeleri kullanmaktadır. Beşeri Sermaye Endeksi eğitim, sağlık ve gelir açısından üç bileşik ölçüt sunmaktadır. Beşeri Kalkınma Endeksinin en temel ögelerinde biri yaşam beklentisinin uzunluğudur. Yaşam beklentisi toplumda değişik gruplar için hesaplanabilmektedir. Fakat bu konu ile ilgili elde edilen bilgilerin niteliği çok iyi değildir. Diğer önemli Beşeri Kalkınma Endeksi unsuru eğitimdir. Beklenen okullaşma yılı ve ortalama okullaşma yılı eğitim unsurunun belirleyicileridir. Eğitimde başarı yakalanabilinmesi için farklı grupları ayrı ayrı değerlendirmek daha avantajlıdır. Örneğin kadın ve erkeklerin farklı hesaplanması iki grup arasındaki eşitsizliğin görülmesi açısından faydalı olabilir. Bir diğer ana unsur ise gelirdir. Gelirler karşılaştırılırken satın alma gücü paritesinin kullanılması önemlidir. Beşeri Kalkınma Endeksi sıfır ile bir arasında bir değer almaktadır ve bire yaklaşan ülkeler kalkınmış ülkeler sınıfına girmektedirler.
3.      Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi
Ekonomik kalkınma gelirde yükseliş, eğitim ve sağlıkta iyiye gitme ve teknolojik gelişme gibi faktörleri kapsar. Bu faktörlerden her biri ekonomik büyümeyi farklı şiddetlerde etkilemektedir. Bu faktörlerin hepsinin ele alının ekonomik kalkınmayı nasıl etkiledikleri hakkındaki çalışmalar büyüme iktisatçıları arasında oldukça popülerdir. Ekonomik kalkınmanın fiziki boyutu kadar niteliksel anlamının da önem kazandığı bir gerçektir. İnsanın yetenekleri, eğitim seviyesi gibi unsurlar yenilik ve inovasyon olgularını güçlü hale getirmektedir. 1960’larda ortaya çıkan beşeri sermaye günümüzde ekonomik kalkınmanım itici gücü kabul edilmektedir. Romer ve Lucas önderliğinde içsel büyüme teorileri teknolojiyi dışsal bir faktör olarak görmemiştir. Bu da beşeri sermayeye atfettikleri değeri ortaya koymaktadır. Büyüme teorileri ülkeler arası büyüme farklılıklarını bilgi birikimi ve beşeri sermaye birikimi farklılıklarına bağlamaktadır. Bilgi birikimi yaparak öğrenme ve AR-GE yatırımlarının bir sonucudur. Beşeri sermaye unsuru ayrı bir üretim faktör gibi kabul edilmeye başlanmıştır. Teknolojinin verimliliğini arttıran beşeri sermaye ekonomik kalkınmaya olumlu etki eden bir faktördür. Hükümetlerin eğitim ve teknolojik altyapıya yaptıkları yatırım ülkelerin beşeri sermayelerinin arttırıcı bir etkiye sahiptir. Rebelo da beşeri sermaye konusunun üzerine oldukça eğilmiş ve beşeri sermayenin arttığı ülkelerde ekonomik büyümenin daha kolay gerçekleştiğini saptamıştır. Beşeri sermayenin yeni teknolojilerin elde edilmesinde ve benimsenmesindeki rolü ile ekonomik büyümeyi geliştirici etkisinin olduğu Romer, Grossman, Helpman gibi iktisatçılar tarafından oraya konmuştur. ABD, İngiltere, Japonya gibi ülkelerin kalkınma süreçlerine bakıldığında beşeri sermayenin rolü göze çarpmaktadır. Ayrıca hızlı bir kalkınma içine giren Güney Kore ve Tayvan gibi ülkeler de bu başarılarını beşeri sermayeye borçludurlar. Eğitime yaptıkları yatırım ile kalkınmışlıklarını hızlandıran bu ülkeler içim beşeri sermaye gelişimin şartlarından biridir. Öte yandan petrol zengini ülkeler kalkınmanın sadece gelirle olamadığını göstermesi açısından iyi örneklerdir. Bu ülkeler sadece fiziki sermaye ile kalkınma olmadığının göstergesi durumundadırlar.
4.      Türkiye’de Beşeri Sermaye ve Kalkınma İlişkisi
Ekonomik kalkınma sadece nicel değil niteliksel değişiklikleri de barındırmaktadır. Tarımın payının düşüp sanayinin payının artması nitel bir göstergedir. Kalkınmanın amacını ise halkın uzun ve sağlıklı bir yaşam sürebilmesi için gerekli ortamın sağlanması olarak tanımlamak mümkündür. Türkiye’nin ekonomik kalkınmışlık konusundaki en büyük eksiği olarak eğitim göze çarpmaktadır. İleri teknolojiye hâkim olan ve yüksek katma değerli ürünler üreten bir sisteme geçebilmek eğitim ile olmaktadır. Türkiye’nin eğitim konusunda yetersiz olduğu kendi sınıfındaki ülkelerle karşılaştırıldığı zaman gün yüzüne çıkmaktadır. Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan beşeri kalınma göstergelerine bakıldığı zaman Türkiye’nin beşeri kalkınma endeksinin yıllar boyunca artış içine girmiş olduğunu görüyoruz.



5.      Model ve Veri Seti
Ekonomik büyüme ile beşeri sermaye arasındaki ilişkiyi yatay kesit veri analizi yöntemini kullanarak ortaya koymak amacındaki bu makale örnek olarak AB ülkelerini seçmiştir Modelde 2012 verileri kullanılacaktır.
5.1    Ampirik Model ve Veri Kaynakları
Modelde doğumda yaşam beklentisi, beklenen okullaşma yılı ve ortalama okullaşma yılı açıklayıcı değişken olarak bulunmaktadırlar. Ekonomik büyüme ise bağımlı değişken durumundadır. Ekonomik büyüme göstergesi olarak kişi başı milli gelir düzeyine ilişkin veriler Dünya Bankası internet sitesinden alınmıştır. Diğer bilgiler UNDP’ye ait internet sitesinden temin edilmiştir.
5.2    Model Sonuçları
Yatay kesit yönteminde sıklıkla karşılaşılan değişen varyans sorunu “white heteroskedasticity-consistent standart errorss & covariance” yaklaşımı kullanılarak bertaraf edilmiştir. En Küçük Kareler yöntemi ile tahmin edilen sonuçlar oldukça düşük bir p değeri ile elde edilmiş bu da modelin ne denli anlamlı olduğunu göstermektedir. Doğumda beklenen yaşam süresinin %1 anlamlılık düzeyinde istatiksel olarak anlamlı ve pozitif bir ilişkisinin ekonomik büyümeyle aralarında var olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca %5 anlamlılık derecesinde beklenen okullaşma yılı ile ekonomik büyüme arasında yine pozitif ve anlamlı bir ilişki olduğu ortaya konmuştur. Son bağımsız değişken olan ortalama okullaşma yılı ile ekonomik büyüme arasında ise %10 anlamlılık derecesinde anlamlı ve pozitif bir ilişki olduğu tahmin edilmiştir. Sonuç olarak beşeri sermaye ile ekonomik büyüme arasında pozitif bir ilişkinin olduğu bulgusuna varılmıştır.
Sonuç

Neoklasik ve içsel büyüme teorileri çerçevesinde geliştirilen beşeri sermaye yaklaşımı ekonomik büyümeye itici bir güç olarak destek vermektedir. Gelişmekte olan ülkeler için beşeri sermayenin önemi daha da artmaktadır. Bu ülkelerin kalkınmış ülkeler sınıfına dahil olabilmeleri beşeri sermayelerini arttırabilmelerine bağlıdır. Teknolojiyi verimli kullanan beşeri sermaye sayesinde ülkeler kalkınmalarını hızlandırmaktadırlar. Bu çalışmada beşeri sermaye ile ekonomik büyüme arasıdaki ilişki incelenmiş ve bu iki olgu arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğu ortaya konmuştur.